Vouni-Palace-1

Konik bir tepenin dik yamaçlarında gruplanmış olan bu küçük kasaba, Lefke yakınlarındaki Soli şehir krallığını bir yüzyılı aşkın bir süredir izlemiştir.  

M.Ö. 600 yılında, Kıbrıs’ın şehir devletleri siyasi olarak bölünmüştür ve adanın krallıkları, Persliler tarafından desteklenen Fenikeliler ve Yunanlılar arasında savaş çıkmıştır.

Karada ve denizde yapılan savaşlar sırasında MÖ 500 yılında Pers yanlısı bir krallık şehri olan Marion, antik Soli kentini kuşatmıştır ve yakındaki tepeye yukarıdan bakan bir koruma alanı oluşturmuştur. Pers yanlısı Fenike Kralı Doxandros ve Marion’un hükümdarı, Soli şehri üzerinde yükselen deniz seviyesinden 250 metre yükseklikte Vouni sarayını inşa etmiştir. Gerçekten de konumu kesinlikle hem deniz trafiğini hem de şehrin faaliyetlerini uzaktan hiçbir engel olmadan izlemeyi sağlamaktaydı.

Bu yapı, Yunan yönetiminin kurulduğu ve Marion’un hükümdarının Yunan yanlısı bir prens tarafından devrildiği M.Ö. 449 yılına kadar yalnızca askeri yerleşim olarak kullanılmaktaydı ve sonrasında Vouni Kraliyet Sarayı oldu.

M.Ö. 380 yılında Soli için sürekli bir tehdit olan sarayda gizemli şekilde bir yangın çıkmış ve saray yok olmuştur, sakinleri de tahliye edilmiştir. Bu nedenle Vouni Sarayı’nın sadece bir yüzyıllık bir tarihi olmuştur. Belgeler, temellerinin Soli sakinleri tarafından daha da tahrip edildiğini ortaya koymaktadır.

Saray, tipik bir Helenistik dönem tarzına benzemekle birlikte, onu daha oryantal orta doğu dünyasıyla ilişkilendiren nitelikler ve özelliklere de sahiptir.

Yapı ve Mimari

Keşif kazıları farklı inşa dönemleri göstermiştir. M.Ö. 500 yılında ilk inşaat döneminde, sarayın temeli inşa edilmiştir. Resmi binaların yaşam alanları, geniş depolama odaları ve banyolar olmak üzere üç bölümden oluşması doğu mimarisi özellikleri taşıdığını göstermektedir. Persliler döneminde yapıya yönelik daha fazla değişiklik yapılmıştır ve oda sayısı artmıştır.

Yunan yönetimi sırasında sarayın doğu mimarisini yansıtan özelliklerde önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu aşamada saray, ilk yapıdan farklı olan son karakterine bürünmüştür. Üç bölümden oluşan yapı değiştirildi ve sarayın merkez alanı Miken özelliklerine sahip bir megarona benzeyen bir şekle dönüştürülmüştür. İkinci bir kat daha eklendikten sonra varlığının sonuna dek üzerinde küçük değişiklikler yapılmaya devam edilmiştir.

Bugün gördüğünüz saray kompleksi üç terastan oluşmaktadır. En üstteki terasta Atina tapınağının kalıntıları bulunmaktadır. Orta terasta, daha küçük dini binalarla çevrili toplam 137 oda bulunduğuna inanılan saray bulunmaktadır. Alttaki teras ise denize doğru bakmaktadır ve giriş katları taştan ve üst katları kerpiç olan evlerin bulunduğu ve pek çok yerleşimcinin konakladığı evler bulunmaktadır.

Bu alan, ayırt edilebilir bir megaron, merkezinde bir taht olan büyük bir dikdörtgen oda, ağırlıklı olarak doğu kanadında bulunan odaların yanı sıra avluya ve sarnıçlara açılan 7 basamaklı bir merdivenden oluşmaktadır. Bu basamakların her biri 16 metre genişliğindedir ve tüm adada kendi türünün en geniş olanıdır.

Kireçtaşından yapılan avludaki sütun başları, antik Mısır tanrıçası Hathor yüzünü tasvir etmektedir ancak doğal erozyon, gökyüzü, doğurganlık ve aşk tanrıçasının yüz ifadelerinin günümüze kadar belirgin şekilde gelmesini imkânsız kılmıştır.

Hem saray hem de çoğunlukla tapınaklardan oluşan çevredeki daha küçük binalar sur izlenimi yaratan duvarlarla çevrilidir.

Atina Tapınağı

Saray dışında birkaç tapınak bulunmaktadır. Bunlar açık avlu ve çeşitli sunakların olduğu basit dikdörtgen binalardır. En önemli tapınak, yayla güney ucuna doğru tepenin zirvesine tünemiş Atina’ya adanmış bir tapınaktır. Atina bilgelik, el sanatları ve savaş ile ilişkilendirilen bir eski dönem tanrıçasıydı.

Kayalık bir alan üzerine inşa edilen bu tapınağın tarihi M.Ö. 5. yüzyılın üçüncü çeyreğine dayanmaktadır ve bir avlu, bir ön avlu ve büyük dikdörtgen bir çitli alandan oluşmaktadır, tapınak iki katlıdır ve iki ana girişi bulunmaktadır. Heykeller ön koruda bulunmaktaydı ve heykel tabanlarından biri hala kaya yüzeyinde kesilmiş delikler şeklinde görülebilmektedir. Girişin sağında, çitli alanın doğu duvarının karşısında yarı dairesel bir sunak bulunmaktadır. Tapınağın ana odası, tanrıçanın heykelciğinin bulunduğu çitli alanın arkasına inşa edilmiştir.

Su İşleri

Yapının planı Soli kalıntıları kadar büyüleyici olmayabilir, ancak Vouni’nin başlıca cazibe noktalarından biri, temellerin altında yatan son derece karmaşık bir sıhhi tesisat sistemidir.

Vouni’nin doğal su kaynağı olmadığı için sarnıçlar saraydakilerin yaşaması için hayati öneme sahipti. Kayaların içi kazılarak oluşturulan doğal kuyularda yağmur suları depolanmıştır.

Avludaki sarnıcın yanında duran büyük dikili taş, sarnıçtan suyu kaldırmak için kullanılan ağırlıkları hareket ettirmek için bir aparat olan bir çıkrığı tutması için tasarlanmıştır.

Bu taş Vouni’nin sembolü haline gelmiştir. Dikilitaşın merkezine yakından baktığımızda, bir tanrıça olduğu düşünülen bitmemiş bir yüz oyma çalışması görülebilecektir.

Ayrıca sabit bir su kaynağına sağlamak için odalara bağlantılar yapılmıştır ve ziyaretçiler, tam donanımlı sıcak Roma banyosunun en eski örneklerinden biri olan aşağısında büyük bir ocağın bulunduğunu ortaya koyan ayrıntılı bir hamamın kalıntılarını görebilecektir.

Keşif Kazıları

Saray belli ki büyük bir zenginlik ve lüksün olduğu bir yapıydı. Burada heykel ve sanat eserlerinin yanı sıra büyük ‘Vouni Hazineleri’ keşfedilmiştir.

1920’lerde yapılan kazılar sonucu sarayı tahrip eden ateşle kararmış bir pişmiş kil bardağı ortaya çıkmıştır. Süslü gümüş bardaklar ve kaseler gibi değerli malların yanı sıra iki muhteşem altın bilezik, Perslilerin altın işleme çalışmalarının bilinen en iyi örnekleri arasında yer almaktadır. Marion da dahil olmak üzere Kıbrıs Şehir Krallıklarının pullarını taşıyan yüzlerce madeni para da değerli bulgular arasındadır.

Tapınakta çeşitli adakların yanı sıra her birinde bir boğaya saldıran iki aslanın olduğu iki özdeş grup ve bir ineğin bulunduğu birkaç bronz heykel ortaya çıkarılmıştır.

Nasıl gidilir?

Vouni Sarayı, Lefke yerleşim yerini geçince Gemikonağı’nın 9 km batısında bulunmaktadır. Bu alana, ana yoldan yön tabelasını takip edip dönüp daha sonra tepeye uzanan dar ve dik yoldan devam etmeniz gerekmektedir.

Çok az kalıntı kalmış olsa da tepeden bakıldığında göreceğiniz manzara gerçekten büyüleyicidir ve gelip ziyaret etmeye değecektir. Antik kalıntılara pek ilgi duymayan ziyaretçiler bile Vouni’nin benzersiz 360 derecelik manzaraları ile oldukça yüksek bir mevkide harikulade bir konuma sahip olduğunu takdir edecektir.  Buraya zaman ayırmalı ve alanı keşfetmelisiniz, ama aynı zamanda Kuzey Kıbrıs’ın en iyi manzaraları arasında olduğu için burada kesinlikle manzaraların tadını çıkarmalısınız.

Vouni Sarayından baktığınızda ayrıca arkeologların büyüleyici Neolitik bulgular keşfettiği Kıbrıs’taki ilk yerleşim yeri olan küçük Petra Tou Limnidi adasını da görebileceksiniz.

Kış sonu ve ilkbahar aylarında ziyaretçiler, saray çevresini renklendiren ve süsleyen zengin bir orkide serisi ve diğer nadir çiçekler dizisi görebilecektir.

Bir yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *


Hakkımızda

– kktcturizm.com, Bidergi Tasarım Ajans’ın turizm portalıdır.


Kuzey Kıbrıs Gezi Rehberleri

Bize Ulaşın…






    © 2024 – Sitemizde yayınlanan içeriklerin telif hakları kaynaklarına aittir.

    İzin alınmadan kopyalanamaz…